İstanbul’un Adaları (1) – Kınalıada ve Burgazada

“Yazmasaydım deli olacaktım…”

Sait Faik Abasıyanık

Bizans döneminde balıkçılar ve manastırlardaki rahip ve rahibeler dışında yaşam olmayan İstanbul’un Adalar’ı bugün İstanbul’dan kaçmak isteyenlerin en kısa kaçış noktası. Bir zamanların sürgün noktaları, bugün havanın güzel olduğu haftasonlarında hayal edilmesi imkansız kalabalıkları ağırlıyor, kafa dinleme, şehirden kaçma gibi hayallerin yerini, vapurda yer bulamama, restaurantlara rezervasyon yaptırma ve özellikle Büyükada’da kalabalık sebebiyle adım atacak yer bulamama gerçekleri alıyor.

daha fazlasını okuyun

Uzun Boğaz Turu

Eminönü’ne ne zaman gitsem, bozuk bir aksanla “bosfor, bosfor” diye bağırıp durur bir adam. Orada duran tekne hep, “hemen kalkıyordur” ve “beklemeden hareket edecektir” ve nedense hiç hareket ettiğini görmemişimdir. Motorun görünüşü ve oturma düzeni de çekmez beni. Boğazı görmenin başka yolları var lakin. Bunun bence en güzeli Şehir Hatları’nın güzelim vapurlarıyla olanı… daha fazlasını okuyun

Şehir, Deniz, LİMAN (ya da İstanbul Modern’in kapanış sergisi)

Liman demek, yalnız deniz demek değildir. Bilakis, liman karadır ve karalardaki tesisattır. İstanbul Limanı bu konuda o kadar geri ve iptidaidir ki, liman olmaktan bile uzaktır. Açık konuşalım! İstanbul’da bir liman yoktur. 

Ahmet Hamdi Başar – İstanbul Liman Şirketi Umum Müdürü 1929

daha fazlasını okuyun

İstanbul Tarihi Yarımada – 2

Kült “İstanbul’u Dolaşırken” isimli rehberin yazarları Hilary Summer-Boyd ve John Freely, kitabın girişinde, “bütün şehir turları Galata Köprüsü’nden başlamalı” diyorlar. Burada İstanbul’un denizle iç içe bir şehir olduğunu görebileceğimizi ve şehrin varlığını kendisini bölen ve kuşatan bu sulara borçlu olduğunu ekleyerek… daha fazlasını okuyun

İstanbul Tarihi Yarımada – 1

Derler ki, Megaralı kolonistlerin reisi olan Byzas, Delphoi kahinine yeni ülkelerini nereye kurmaları gerektiğini sorar. “Körler ülkesinin tam karşısına” der kahin ve bu kehanete göre Byzas ve kolonisi yola çıkar, sonunda boğaza ulaşırlar. Dönemin Kalkedon’unda, yani bugünkü Kadıköy’de küçük bir koloni yaşamaktadır, bunları görürler ve bir de Haliç’e bakarlar. Bugünkü halinden çok uzak, “altın boynuz” deyiminin hakkını veren bir yerdir, Haliç’i görüp tam karşısında yaşayan bu koloniyi de hesaba katınca, “körler ülkesi herhalde burası” diye düşünürler Kadıköy’ü kastederek ve Haliç’in olduğu yere kurarlar ülkelerini, Ege göçleri ile gelen Friglerin kattığı “ion’u da” isimlerine ekleyerek Byzantium derler ülkelerinin adına. daha fazlasını okuyun

Adresi Biliyorsunuz: Barış Manço Moda, 81300 İstanbul

“kendimi bildim bileli yollarda tükettim koskoca bir ömrü / bir uçtan bir uca gezdim şu fani dünyayı…” 

“Dünya’nın en kolay adresi” derdi Barış Manço buraya, her programın kapanışının klasik cümlesiydi, “adresi biliyorsunuz, Barış Manço Moda, 81300, İstanbul…” daha fazlasını okuyun

Haliç’in Kıyısında : Balat, Fener ve Pierre Loti

Bu yazı Ekim 2018’de güncellenmiştir. 

“Hüznümüzü büyük şeylerden sanırsanız yanılırsınız / örneğin üç bardak şarap içsek kurtulurduk / yahut bir adam bıçaklasak / yahut sokaklara tükürsek / ama en iyisi çeker giderdik / geyikli gecede uyurduk…”

Eminönü’nden bindiğimiz otobüsten Balat durağında iniyoruz, duvarda “geyikli geceyi hep bilmelisiniz…” yazıyor, en sevdiğim Turgut Uyar şiiri. İstanbul’un Altın Boynuz’u Haliç’in kıyısındayız, Haliç’in kıyısında iki semti gezeceğiz, Balat ve Fener. Yakın zamana kadar unutulmuş olarak bir köşede sıralarını bekleyen bu iki semt, bugün büyük kalabalıkları çekiyor kendisine. daha fazlasını okuyun

37. Vodafone İstanbul Maratonu

Bir hayal bu kadar kolay gerçekleştirilebilir olmalı mıdır emin değilim, yine de benim hayalimdi bir gün bu yarışa katılmak ve nihayet bu pazar listemdeki bir planımın yanına daha “tik” işaretini atabildim. daha fazlasını okuyun